
Markanızı dijitalde var etmek ve büyütmek için yıllarınızı, emeğinizi ve bütçenizi harcadınız. Güçlü bir SEO stratejisi, etkili bir içerik pazarlaması ve sadık bir müşteri kitlesi inşa ettiniz. Peki, bir sabah uyandığınızda, bir başkasının sizin markanızı .de (Almanya) veya .co .uk (İngiltere) gibi bir uzantıyla tescil ettirdiğini ve sizin adınıza ürün sattığını, itibarınızı zedelediğini görseniz ne yaparsınız?
Bu, birçok başarılı markanın karşılaştığı bir “domain hijacking” veya “cybersquatting” (alan adı işgali) kabusudur. Neyse ki, bu dijital marka savaşları için uluslararası bir “mahkeme” var: WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı) ve onun UDRP (Alan Adı Uyuşmazlıkları Çözüm Politikası) süreci. Ancak bu savaşta cephaneniz, yani delilleriniz Türkçe ise, uluslararası arenada başarılı olmak için o cephaneyi doğru bir şekilde “çevirmeniz” gerekir.
UDRP Süreci: Alan Adınızı Geri Almanın Yolu
UDRP, markanızın alan adını işgal eden kişiye karşı, uzun ve masraflı bir mahkeme süreci yerine, daha hızlı ve daha ucuz bir hakemlik süreci başlatmanızı sağlar. Bu süreçte başarılı olmak için WIPO’ya üç temel şeyi kanıtlamanız gerekir:
- Tescil edilen alan adının, sizin tescilli markanızla aynı veya karışıklık yaratacak düzeyde benzer olduğunu.
- Alan adını tescil eden kişinin, o alan adı üzerinde hiçbir meşru hakkı veya çıkarı olmadığını.
- Alan adının “kötü niyetle” (örneğin, size satmak, rakip olarak kullanmak veya itibarınızı zedelemek için) tescil edildiğini.
Bu kanıtları sunarken, Türk bir şirket veya marka sahibi olarak en büyük kozunuz, Türkiye’deki resmi belgelerinizdir: Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan aldığınız Marka Tescil Belgesi, şirketinizin ticaret sicil kayıtları, markanızı kullandığınıza dair faturalar ve pazarlama materyalleri. Ancak burada kritik bir sorun vardır: Bu belgelerin tamamı Türkçedir, ancak WIPO hakem heyetinin çalışma dili ise neredeyse her zaman İngilizcedir.
Davanın Kaderini Değiştiren Detay: Yeminli Tercüme
WIPO’daki bir hakem heyeti, Google Translate ile çevrilmiş veya gayriresmi olarak hazırlanmış bir belgeyi delil olarak kabul etmez. Sunduğunuz kanıtların hukuki ağırlığını ve resmiyetini koruması gerekir. Bu noktada, davanızın başarısı doğrudan doğruya sunduğunuz belgelerin çeviri kalitesine ve yasal geçerliliğine bağlıdır.
- Marka Tescil Belgeniz veya şirketinizin ana sözleşmesi gibi resmi bir evrakın İngilizce sunulması gerektiğinde, bu çevirinin mutlaka bir Yeminli Tercüman tarafından yapılması ve onaylanması gerekir.
- Yeminli Tercüme, belgenizin sadece dilsel olarak değil, içerdiği hukuki hak ve beyanların da tam olarak ve doğru bir şekilde aktarıldığının yasal garantisidir.
Markanızı Korurken Profesyonel Destek
Bir alan adı uyuşmazlığı, zaten yeterince stresli bir süreçtir. Bu süreçte, markanızın haklarını bir Fikri Mülkiyet avukatıyla savunurken, davanın bel kemiğini oluşturan dokümantasyon sürecini de profesyonel bir iş ortağına emanet etmek en akıllıca yoldur. Fikri mülkiyet ve hukuk alanında deneyimli bir Yeminli Tercüme Bürosu, tüm kanıtlarınızın uluslararası standartlarda, WIPO’nun kabul edeceği formatta ve hatasız bir şekilde hazırlanmasını sağlar. Bu, davanızın gücünü doğrudan artırır.
Sonuç olarak, dijital dünyada marka koruması, sadece yerel pazarda tescil almakla bitmiyor. Global pazarda markanızın kimliğini ve haklarını korumak, olası bir uluslararası uyuşmazlıkta, o hakları en güçlü ve en net şekilde savunabilecek, hukuken geçerli ve kusursuz belgelere sahip olmakla mümkündür.
Daha Fazla Oku
Gayrimenkul Konut ve Arsa Değerlemede Profesyonel Çözümler Ekspertizim.com’da!
🐶 İstanbul Köpek Eğitimi Merkezi: Güvenin Adı Murat Güngör
Ceza Avukatına Soru Sor